Bir erguvanlar vardı , pembe mi desem deli mi desem , bu ümit olmasa içimde , buralarda bir gün beklemem. necati cumalı
erguvan kitaplığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erguvan kitaplığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2013 Salı

Akıl ve Tutku - Jane Austen



Akıl ve Tutku  ,  Aşk  ve  Gurur 'un  yazarı  Jane Austen ' ın yazdığı  ilk  roman olmasa da yayımladığı  ilk  eseriydi . Austen  romanın  ismini  orijinalinde Elinor  ve  Marianne  olarak belirlemişti  ve  mektuplardan  oluşur  şekilde  kaleme  almıştı .  Yazar  daha  sonra  hem  eserin ismini  hem de tarzını  değiştirdi  fakat  ana  temayı  korudu : 
 Gerçek  mutluluk  sadece  akıl  ve  tutku  arasındaki  hassas  dengenin  kurulmasıyla  mümkündür .

Arka Kapak :  Jane Austen ,  Akıl ve Tutku 'da  iki  kız  kardeşin  hikayesini  anlatıyor : Elinor ve Marianne  Dashwood .  Elinor  sağduyusuyla  hareket  eden  , gerçekçi  yapıya  sahipken Marianne  ise  aşırı  duygusal  ve  uslanmaz  bir  romantik .  Bu  nedenle  Marianne  ablası Elinor ' la  flört  eden  Edwards ' ı bir  hayli  ruhsuz  bulmakta .  Ölçülerine  uyan  Willoughby  ile tanıştığında  Marianne ' in ayakları  tutkuyla  yerden  kesilir  ve  skandallara  yol  açabilecek kadar  duyarsız  davranmaya  başlar  .  Bunu  takip  eden  eş  bulma  oyunları  çarpıcı  sırlara , beklenmedik  gelişmelere  ve  acı  ihanetlere  sahne  olur .  

Birbirine  tamamen  zıt  karakterdeki  bu  iki  kız  kardeşin  özel  hayatlarında  karşılaştıkları talihsizlikler  ve  bunlardan  aldıkları  dersler  romanın  kalbini  oluştururken  yazar ,  19. yüzyılın başlarındaki  İngiliz  toplumunun  değer  ve  önyargılarını  da  ustalıkla  irdeliyor . 

Romanda  Elinor  karakterini  çok  sevdim  .  Ayrıca  romana  konu olan  insanların   yaşam  ve eğlence tarzlarını  ,  kıyafetlerini  ,  dostluk  ve  akraba  ilişkilerini  Jane  Austen 'ın  dilinden okumak  çok  keyifliydi  .  


18 Kasım 2013 Pazartesi

Tanrı ' nın Unutulan Çocukları - Craig Silvey



Hayat bir piyangodur :  Şanslı  olan  kazanır ,  şanssızlar  ise  Tanrı ' nın  Unutulan  Çocuklarıdır...

Sıcak  bir  yaz  gecesi  beklenmeyen  bir  misafirin  penceresini  tıklatmasıyla  Charlie 'nin  sıradan  hayatı  tamamen  değişir . Çünkü  toplum  dışına  itilmiş  tuhaf  misafirin  kimseye  söylemediği  bir  sırrı  vardır .

Yaşamları  ,  hayata  bakışları  ve  imkanlarıyla  birbirinin  zıttı  gibi  görünen  bu  iki  çocuk  toplumun  duyarsızlıklarına  ,  önyargılarına  ,  bağnazlıklarına  karşı  duran  büyük  bir  dostluğun da  başkahramanlarıdır .  Bu  küçük  bedenler  için  hayat  bir  daha  eskisi  gibi  olmayacaktır .
( Arka  Kapak )

Cesaret , korkuya  direnmek  ve  ona  galip  gelmektir . 

İki  çocuğun  bakış  açısıyla  anlatılan  ilginç  bir  hikaye . 

20 Eylül 2013 Cuma

Dönüş - Ayşe Kulin


Zaman  okuldur  biz  orda  öğreniriz
Zaman  ateştir , içinde  yanarız  biz .
                         Delmore Schwartz



" Kayboldum ! Zeytin  ağaçlarının  arasında  kıvrılarak  akarken  karşıma  aniden  üçe  ayrılan  bir  çatal  çıktı  . Toprak  yollar  doğuya  , batıya  ve  güneye  doğru  uzanıyordu . Civarda  ne  bir  tabela  vardı  ne  bir  işaret ,  ne de  gidip  adres  sorabileceğim  ev  veya  insan !  Bir  köpek  bile  yoktu  görünürde .  Sadece  sonbahar  rüzgarının  dallarda  hışırdayan  sesi !  Hangi  yöne  sapmam  gerektiğini  bilmiyordum ,  yolların  herbirini  hava  kararmadan  deneyecek  gücüm de  kalmamıştı ,  vaktim de . "

                             Siz  hiç  kayboldunuz  mu?

Dönüş  ,  bir  genç  kadının  ,  duygularının  sarmalında  önce  kaybolmasının  ,  sonra  kendini  bulmasının  hikayesi...  (  Arka  kapak  )

25 Ağustos 2013 Pazar

Hamuş - Aşkın Gözyaşları 4 - Sinan Yağmur



Aşkın  Gözyaşları  serisinin  dördüncü  romanı    Hamuş ' u  ,  serinin  diğer  romanları  gibi   severek  okudum .  İlahi  Aşk ' a  gönül  veren  Hallac -ı  Mansur ' u  ,  Şems 'in  diliyle  okumak   çok  keyifli  ve  bir  o  kadar  hüzünlüydü  . 

Romandan  bazı  alıntılar :

Aşk ; bir  Elif  miktarı  sevilmek  için  gelen  her  çileye  kimi  zaman  darağacında  ,  kimi  vakit kör  bıçaklar  arasında  bir  vav  gibi  hamuş  olabilmektir .

Aşk ,  yandığından  yakınmamaktır .  Yakınan  yakamaz .  Madem  yakamıyorsun  ne  diye sevgiliye  talipsin ?  Söyle ,  aşk  seni  ne  yapsın ?

Aşk  sofrasının  iki  içeceği  vardır :  muhabbet  şerbeti  ve  vuslat  şehadeti .  Gönülhanesini açana muhabbet  şerbeti ,  gelenin  kısmetine de  şehadet  düşer .

Bazen  ağlamak  gerekir  yürek  kapılarının  açılması  için .
Bazen  anmak  gerekir  özlenenin  özlemi  hatırlaması  için .
Bazen  susmak  gerekir  yarin  yüreğinden  geçenleri  okumak  için .

Hamuş ;  aşığın  suskunluk  halidir .

Susmak  en  iyi  cevaptır  anlayana  .  Bazen  bir  kabulleniş ,  bazen  öfkenin  bastırılması ,  bazen kabuk  bağlayan  yaraların  merhemi ,  bazen  ilaç ,  bazen  de  kazanılacak  bir  zamandır .

Hayatın  çok  anlamlı  ve  ilginç  bir  kuralı  vardır .  Hayat  küfür  ve  inkar  üzerine  kurulabilir ama  asla  zulüm  üzerine  kurulmaz .




31 Temmuz 2012 Salı

Çilek Kızlar - Joyce Maynard



4  Temmuz 1950  yılında  aynı  hastanede  iki  bebek  dünyaya  gelir  ve  bir  karışıklık  sonucu  bebekler  yer  değiştirirler  .  Aynı  gün  dünyaya  gelen  iki  kız  çocuğu  birbirinden  tamamen  farklı  iki  ailede  yaşamaya  başlarlar .

Ruth   1600 'lerden  beri  aynı  topraklarda  çiftçilik  yapan  Plank  ailesinin  yanında  büyürken  ,  geçen  yıllarda  annesinin  ona  karşı  soğukluğunu  ve  ilgisizliğini  hisseder  .  Fiziksel  olarak  ablalarına  hiç  benzememektedir  .  Geniş  hayal  dünyası  ,  hikayeler  ve  senaryolar  uydurma  yeteneği  ,  en  iyi  yaptığı  şey  olan  resimleri  annesi  tarafından  onaylanmaz .

Dana  ise  maceraperest  bir  baba  ve  ressam  olan  annesi  Valerie  Dickerson ' ın  yanında  hayatını  sürdürür  .  Ailede  tek  sevdiği  kişi  abisi  Ray  ' dir  .  Sanata  ilgisi  ve  kabiliyeti  yoktur  ,  bu  durumun  annesini  hayal  kırıklığına  uğrattığını  düşünür  .  Tohumluk  bitkileri  alıp  tohumlarını  çıkarmak  ,  ekmek  ,  yetiştirmek  ,  hasat  ritüelleri  ve  hayvanlar  ilgisini  çekmektedir  .

Ruth  annesinin  ne  zaman  kasabaya  gitseler  "  O  senin  doğum  günü  kardeşin  "  diyerek  ısrarla  Dickerson  ailesini  ziyaret  etmesine  bir  anlam  veremez  .  Bu  ziyaretler   Dickersonlar  kasabadan  taşındıktan  sonra  da  devam  eder .  Yıllar  boyunca  hayatlarına  girip  çıkan  bütün  insanlar  arasında  annesinin  sadece  Dickersonlar  ile  iletişimi  koparmamak  için  uğraşması ,    Ruth  '  un  Dana  ile  aynı  gün  doğmuş  olmasında  bir  çeşit  sihir  olduğuna  inanmasına  neden  olur  .  Yıllar  geçtikçe  iki  genç  kızın  yolları  kesişmeye  devam  eder .

Joyce  Maynard  '  ın  doğum  esnasında  karışan  bebeklerle  ilgili  basında  çıkan  haberlerden  esinlenerek  kurguladığı  Çilek  Kızlar  ' ın  ilginç  hikayesini  büyük  bir  merakla  okudum  .  Özellikle  hikayenin  son  bölümlerinden  etkilendiğimi  belirtmek  isterim  .  Doğum  esnasında  yapılan  yanlışlığın  her  iki  kızın  hayatlarının  seyrini  ,  yaptığı  seçimleri  ve  psikolojilerini  nasıl  etkilediğini  çok  güzel  anlatan  bu  kitabı  okumanızı  tavsiye  ederim .

24 Temmuz 2012 Salı

Brida - Paulo Coelho



Geçen  gün  D&R 'da  Can  Yayınları' nın  indirimli  kitaplarını  incelerken  ,  Paulo  Coelho ' nun okumadığım  birkaç  kitabını  da görüp hemen  aldım  .  Kitaplar  5  TL  .  Çeşitler  her  hafta  yenileniyor  ve  çok  güzel   kitap  seçenekleri  var  .  Aldığım  kitaplardan  biri  severek  okuduğum  ve  sizlere  tavsiye  edeceğim  Brida 'ydı  . 

Brida  ;   üniversite  öğrencisi  İrlandalı  bir  kızın  ,  Kutsal  yeteneğini  arama  yolunda  yaptığı  ,  içsel   yolculuğunun  öyküsü  .  Bu  yolculukta  kendisine  Güneş  Töresi  ve  Ay  Töresi  ' ni  öğreten  iki  hoca  yardımcı  oluyor . 

Kitaptan  hoşuma  giden  alıntılar :

* Yolunu  bulduğun  zaman  korkmamalısın . Hata  yapacak  kadar  cesur  olmalısın  .  Hayal  kırıklığı  ,  yenilgi  ve  umutsuzluk  ,  Tanrı  'nın  bize  yol  gösterme  araçlarıdır  .

* Bilgeliğe  giden  yol  ,  yanlış  yapmaktan  korkmamaktır .

* Ruh - eşimin  kim  olduğunu  nasıl  anlayacağım ?
 Wicca :  Risk  alarak  .  Başaramamak  ,  hayal  kırıklığı  ,  yanılmak  gibi  riskler  alarak  ,  ama  Aşk ' ı aramaktan  hiç  vazgeçmeyerek  .  Aramaya  devam  ettiğin  sürece  ,  sonunda  zafere  ulaşırsın  . 

* Yaratılışın  özü  bir  ve  tektir  .  O  özün  adı da  aşktır  .  Aşk  ,  pek  çok  yaşama  ve  dünyanın  pek  çok  yerine  dağılmış  olan  deneyimi  yoğunlaştırmak  için  bizleri  yeniden  bir  araya  getiren  güçtür  .

* Herşeyi  olabildiğince  yoğun  yaşa  ve  neyi  Tanrı'nın  sana  armağanı  gibi  görürsen  onlara  sahip  çık .

* Dünyada  hiçbir  şey  tamamen yanlış  değildir  .  Durmuş  bir  saat  bile  günde  iki  kez  doğru  saati  gösterir .

Kelam  titreşime  dönüşmüş  düşüncedir  ,  konuşurken  çevrendeki  havaya  daha  önce  sadece  enerji  olan  bir  şeyi  aktarırsın  .  O  yüzden  ağızdan  çıkan  her  söze  çok  dikkat  etmelisin  . 

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Bahçemde Yeşeren Umutlar - Mucizeler Dükkanına Dönüş



Küçük  Mucizeler  Dükkanı  ve  Bir  Yumak  Mutluluğu  çoğunuz  okumuşsunuzdur  .  Debbie Macomber  bir sonraki  kitabı  olan  Bahçemde  Yeşeren  Umutlar  ' da  ilk  iki  kitabından  farklı  olarak  Susannah  ' ın  hayat  hikayesini  bizlere  anlatıyor  .  Yine  sürükleyici  ,  samimi  ,  sade  bir  anlatımla  ve  yine  kendinizi  hikayenin  içinde  bulmanızı  sağlayarak  .  Susannah ' ın  hikayesini  okurken  ,  anne  baba  ile  çocuk  arasındaki  ilişkiler  açısından  mutlaka  kendinizden  birşeyler  bulacak  ve  acı  -  tatlı  sürprizlere  tanık  olacaksınız    . 

NEFES  ALDIĞIMIZ  SÜRECE  HİÇBİR  ŞEY  İÇİN  GEÇ  KALMIŞ  SAYILMAYIZ...

Susannah  genç  kızlığından  beri  arasının  soğuk  olduğu  babasının  vefatıyla  sarsılan  annesi  Vivian ' ın  ,  ölümünün  üzerinden  aylar  geçtiği  halde  babasını  birkaç  defa  gördüğünü  söylemesi  ve  unutkanlık  belirtileri  göstermesi  sonucunda  endişeye  kapılır  ve  bir  süreliğine  eşi  ve  çocuklarını  bırakıp  işleri  yoluna  koymak  için  annesinin  yanına  gelir  .   Çocukluğunun  geçtiği  kasabaya  gelmek  istemesinin  bir  diğer  nedeni  de  ayrılmaları  konusunda  babasını  suçladığı  eski  erkek  arkadaşını  bulma  ve  geçmişe  dair  sorular  sorma  isteğidir  .  Yirmibir  yaşında  bir  kazada  kaybettiği  ağabeyinin  acısı  ise  hala  tazedir  .  Eve  vardığında  annesinin  tek  başına  yaşayamayacak  durumda  olduğu  gerçeğiyle  karşı  karşıya  kalır  .   Çözüm  olarak  onu  bir  huzurevine  yatırmayı  düşünürken   ,  bunu  gerçekleştirmek  hiç  kolay  olmayacaktır  .  Bu  süreçte  babası  ,  ağabeyi  ve  eski  erkek  arkadaşıyla  ilgili  şaşırtıcı  sürprizler  onu  beklemektedir . 



Mucizeler  Dükkanına  Dönüş  ,  Brad ' le  evli  olan  Lydia ' nın  yeni  bir  örgü  kursu  açmak  istemesiyle  başlıyor .  Örgü  kursuna  katılanlar ;   ilk  kitaptan  tanıdığımız  Alix  ,  Bahçemde  Yeşeren  Umutlar 'ın  kahramanı  Susannah  ve  Lydia'nın  kiracısı  Colette  .   Tahmin  edeceğiniz  gibi  Küçük  Mucizeler  Dükkanı  tadında  sıcacık  ve  keyifli  bir  kitap  .  Diğerlerini  beğendiyseniz  ,  bunu da  severek  okuyacağınızı  düşünüyorum . 

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Görünmeyen - Akıllı Arzular - Yıka Beynini



Paul  Auster  'ın  en  önemli  romanı   olarak  kabul  edilen  Görünmeyen ,  ilgi  çekici  konusu  ve  akıcı  anlatımıyla  sonuna  kadar  elimden  bırakamadığım  bir  kitap  oldu .  Cinayet  ,  adalet  ,  sadakat  ve  ensest  gibi  konular  üzerine  kurguladığı  romanını  okurken  yazarın  son  derece  cesur  ve  farklı  bir  tarzı  olduğunu  bir  kez  daha  kabul  ettim .   Romanı  okurken  hangi  karaktere  inanıp  ,  hangisine  inanmayacağınız  konusunda  kararsız  kalıyorsunuz  .  Kitabın  final  bölümü  açısından  biraz  hayal  kırıklığına  uğradığımı  kabul  etsem de  okumanızı  tavsiye  edeceğim  bir  kitap .

Şimdi  kitabın  arka  kapağındaki   tanıtım  yazısının  bir  kısmını  sizlerle  paylaşmak  istiyorum  . 
1967  baharında  New  York'ta  başlayan  roman  ,  iç  içe  geçen  dört  bölüm  boyunca  Paris'e  ve  Karayip  Adaları'na  kadar  uzanan  karmaşık  bir  ilişkiler  zincirini  anlatıyor  .  Şair  olmak  isteyen  üniversiteli  Adam  Walker  ,  Siyasal  Bilimler  Profesörü  Rudolf  Born  ve  Sevgilisi  Margot  ile  başlayan  aşk  üçgeni  ,  Walker'ın  ablasını  ,  Born'un  üvey  kızını da  içine  alan  dörtgenlere ,  beşgenlere  dönüşüyor  .  Vietnem  Savaşına  öfkeli  68  kuşağını  ,  enseste  kadar  varan  coşkulu  bir  cinsel  açlığı  ,  sürekli  bir  adalet  arayışını  felsefi  göndermelerle  ören  Görünmeyen ,  bir  solukta  okuyacağınız  ve  unutamayacağınız  bir  başyapıt .



Akıllı  Arzular  ,  Elvan  Demirkan  'ın  okuduğum  dördüncü  kitabı  .  Diğerleri  gibi  bunu  da  çok  beğendim  .   Bu  Kitabı  Neden  Yazdım  başlıklı  giriş  bölümünde  Elvan  Demirkan  şöyle  diyor  : 
Bu  kitapta  dikkatinizi  çekmek  istediğim  şey  mutlu  olmanın  yolları  değil  .  Sonsuza  kadar  mutluluk  ,  romantik  komedilere  mahsus  .  Zaten  mutluluk  kelimesini  o  kadar  çok  kullanıyoruz  ki  sanki  bir  anlamı  kalmadı  .  Kendimizi  daha  iyi  hissetmek  konusunda  daha  zengin  /  kapsamlı  bir  bakış  açısı  geliştirmeliyiz  . 
Hayatın  iniş  ve  çıkışları  içinde  ,  sahip  olduğunuz  veya  olamadığınız  şeylerden  bağımsız  olarak  ,  ruh  halinizi  dengeleyebileceğinizi  ;  düşündüğünüzden  daha  dayanıklı  ,  esnek  ,  iyileşebilen  ve  uyumlu  bir  sisteminiz  olduğunu  göstermek  istiyorum  .  Okuyacaklarınız  zaten  kendi  içinizde  ,  hayat  tecrübenizde  mevcut  . 

Akıllı   Arzular  içinizdeki  zenginliği  fark  etmenize  yardımcı  olacak  ipuçlarıyla  dolu  bir  kitap  .  Okumanızı  tavsiye  ederim .



Barış  Muslu'nun  yazdığı  Yıka  Beynini  ,  kişisel  gelişim  kitaplarını  okumayı  sevenler  için .  Bu  kitapta  sağlık  ,  mutluluk  ,  başarı  için  kendi  beyninizi  nasıl  yıkayabileceğiniz  ve  duygularınızı  nasıl  kontrol  edebileceğiniz  basit  tekniklerle  anlatılıyor  .

11 Haziran 2012 Pazartesi

Boyalı Kuş - Jerzy Kosinski




Boyalı  Kuş'un  hikayesi  1939  yılında  ,  İkinci  Dünya  Savaşı' nın  ilk  haftalarında  ,  henüz  altı  yaşındaki  küçük  bir  çocuğun  Orta  Avrupa'da  büyük  bir  şehirde  yaşayan  ailesi  tarafından  uzak  bir  köye  gönderilmesiyle  başlıyor  . 
Baba  Naziler ' e karşı  olduğu  için   saklanmak   zorundaydı  ve  oğlunu  korumak  amacıyla  onu  tanımadığı  bir  yolcuya  teslim  etti  .  Adam  çocuğa  bakacak  bir  aile  bulacağına  söz  verdi  ve   eline  biraz  para  sıkıştırıldı  .  Fakat  savaşın  neden  olduğu  karışıklık  içinde  çocuğu  verdiği  adamı  kaybetti  . 
Küçük  çocuğu  kulübesine  alan  yaşlı  kadın  birkaç  ay  sonra  öldü  .  Çocuksa  bir  köyden  diğerine  savrulurken  kimi  yanına  aldı  ,  kimi  hor  gördü  ,  kimi  kovaladı  .  Çocuk  bölge  halkı  gibi  açık  tenli  ve  mavi  gözlü  olmadığı  için  ,  onu  Yahudi  veya  Çingene  sandılar .  Almanlar  bir  Yahudi'yi  saklıyor  zannedip  köyü  cezalandırmasın  diye  çocuktan  kurtulmaya  çalıştılar  . 

Boyalı  Kuş  ilk  olarak  1965  yılında  yayımlandı ve  yazarı  edebiyat  dünyasının  arananları  arasında  yerini  aldı  .  Roman  ,  II . Dünya  Savaşı 'nı   konu  eden  en  iyi  kurgulardan  biri  kabul  edilmektedir  .  Bir  diğer  önemli  nokta  ise  ;  bu  romanı  kurgularken  yazarın  kendi  çocukluğunu  esas  almasıdır  .  Kosinski 'de  altı  yaşında  Polonya'daki  evinden  ayrılmak  zorunda  kaldı  .  Dokuz  yaşında  bir  çatışmada  konuşma  yeteneğini kaybetti  .  Beş  yıl  boyunca  hiç  konuşamadı  .  Acılarla dolu  geçen  günlerin  ardından  savaş  sonunda  anne  ve  babasına  kavuştu  .   

Boyalı  Kuş  ,  okumanızı  tavsiye  edeceğim  son  derece  başarılı  kurgulanmış  ,  dokunaklı  bir  hikaye  .

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Gerçek Renkler - Kristin Hannah



Bir  gün  gelir  ,  en  yakınlarınız  size  sırt  çevirebilir ;  kız  kardeşleriniz  bile...

Kristin  Hannah 'nın   Ateşböceği  yolu  isimli  romanını  çok  beğenmiş  ve  sizlerle  paylaşmıştım  .   Yazar  Gerçek  Renkler  isimli  bu  romanında  ise  ;  üç  kızkardeşin  bir  taraftan  güçlü  bağlarla  ,  bir  taraftan  kıskançlık  duygularıyla  iç  içe  geçmiş  aşk  ,  rekabet  ve   dram  dolu   hayatlarını  bizlere  aktarıyor  .  Konusunun  ilginizi  çekeceğini  ve  oldukça  sürükleyici  bu  kitabı  keyifle  okuyacağınızı  düşünüyorum .  

Yazar  romanına  başlarken  John  Boorman 'ın  şu  sözlerine  yer  veriyor  :
Tutku  nedir ?  Kişinin  var  oluşudur  ,  şüphesiz...  Tutkuda  ,  beden  ve  ruh  ifade  arayışındadır ...  O  tutku    ne  kadar  yoğun  hissedilir  ve  ne  kadar  dışa  vurulursa  ,  yokluğunda  yaşam  da  o  kadar  katlanılmaz  bir  hal  alır .  Bu  bize  ,  tutkuyu  yitirdiğimiz  ya da  görmezden  geldiğimiz  takdirde  kısmen  öleceğimizi  ve  kısa  süre  sonra  ,  ne  olursa  olsun  ,  büsbütün  yok  olacağımızı  hatırlatır  .

Kitabın  konusuyla  ilgili  arka  kapaktan  kısa  bir  alıntı :  Gerçek  Renkler ,  New  York  Times'ın  çok  satan  yazarı  Kristin  Hannah  tarafından  şimdiye  dek  anlatılan  en  kışkırtıcı  ,  en  etkileyici  ve  en  yürek  burkan  hikaye  .  Kimliğiyle  özdeşleşen  parlak  kalemi  ve  unutulmaz  karakterleriyle  yazar  ,  birbirine  kenetlenmiş  dünyaları  kıskançlık  ,  ihanet  ve  türüne  nadir  rastlanan  bir  ihtirasla  darmadağın  olan  üç  kardeşin  hikayesini  anlatıyor  . 

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Açlık Oyunları Serisi - Suzanne Collins




Kitap  Cumhuriyetim  ve  Kitap  Eylemcisi  bloglarının  sahibi  sevgili  arkadaşlarımın  tavsiyesi üzerine  Açlık Oyunları  serisinin  üç kitabını da  aldım  ve  elimden  bırakamayarak  bir  haftada bitirdim .  Aslında  benim  tarzımın  dışında  kitaplar  olduğu  için  alırken  biraz  tereddüt  etmiş olsam da  tüm seriyi  çok  severek  okudum . Açlık oyunları  serisi   akıcı  anlatımıyla  kolay okunan ,  sürükleyici ,  çok zekice kurgulanmış  ve  heyecan  dolu  üç  kitaptan  oluşuyor .  Henüz  okumayan  varsa  tavsiye  ederim  .

Fikir  vermesi  açısından  birinci  kitabın  konusuyla ilgili  arka  kapaktan  kısa  bir  alıntı  :
Bir  zamanlar  Kuzey  Amerika  olarak  bilinen  bir  yerin  yıkıntıları  içinde  Panem  ulusu  yaşamaktadır .  Capitol'un  etrafında  on  iki  bölge  bulunmaktadır  .  Capitol  şiddetli  ve  acımasızdır  ve  bölgeler  bir  hat  boyunca  sıralanmıştır  .  Onların  her  biri  her  yıl  yapılan  Açlık  Oyunları 'na  katılmak  zorundadır  .  Yarışma  için  her  bir  bölge  yaşları   on iki  ve  on sekiz  arasında  değişen  bir  erkek  ve  kız  çocuğu  göndermek  durumundadır .  Açlık  oyunları  TV 'den  canlı  olarak  yayınlanan  ve  ölümüne  bir  kavgadır  .
On altı  yaşındaki  Katniss  Everdeen  annesi  ve  kendisinden  daha  küçük  kız  kardeşi  ile  yaşamaktadır .  Oyunlarda  kız  kardeşinin  yerine  geçerek  ölüm  cezasını  üzerine  alır .  Ancak  Katniss  daha  önce de  ölüme  çok  yaklaşmıştır  ve  bu  kez  kız  kardeşi  için  ikinci  kez  hayatta  kalma  mücadelesi  verecektir  .  Gerçekten  ne  anlama  geldiğini  bilmeden  bir  yarışmacı  olmuştur .  Eğer  bu  mücadeleyi  kazanırsa  hayatta kalma  seçeneğini  başlatmış  olacaktır .

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Sultanı Öldürmek - Ahmet Ümit



Ahmet  Ümit ' in  romanlarını  okumak  benim  için  ayrı  bir  keyiftir  .  Romanlarındaki  konu  seçimini  ,  akıcı  anlatımını  ,  başarılı  kurgularını  ve   üslubunu  çok  beğenirim .  Sultanı  Öldürmek  ' te  bu  anlamda  beni  yanıltmadı  .  Özellikle  Fatih ' in  tahta  çıkış  serüvenlerini  ve  İstanbul'un  fethi  ile  ilgili  bölümleri  okumak  zevkli  ve  öğreticiydi  .    Elime  aldığım  andan  itibaren  beni  sarıp  sarmalayan   bu  romanda  aşk  ,  tarih  ve  cinayeti  içiçe  bulacak  ve  elinizden  bırakamayacaksınız .

Kitabın  arka  kapağını  sizlerle  paylaşmak  istiyorum  :
Yıllardır  aynı  kadını  bekleyen  bir  adam .  Serhazinlerin  son  temsilcisi  Müştak  Serhazin .  Şahane  bir  aşk  için  harcanmış  bir  hayat .  Ve  hayatını  Osmanlı  tarihine  adamış  hırslı  bir  kadın ...  Başarılarla  dolu  bir  kariyer ...  Sapında  Fatih  Sultan  Mehmet 'in  tuğrası  bulunan  mektup  açacağıyla  öldürülmüş  bir  tarih  profesörü ... Bir  aşk  cinayeti mi ? Yoksa  kökleri  "Ulu  Hakan'ın "  şüpheli  ölümüne  uzanan  bir  entrika mı ?

Ve Fatih  Sultan  Mehmet  Han... Mehmet  Han  oğlu  Murad  Han  oğlu  Mehmet  Han...  İki  karanın  ve  iki  denizin  hakimi .  Allah ' ın  yeryüzündeki  gölgesi .  Kostantiniyye ' yi  zapt  eden  padişah .  Roma  İmparatorluğu 'nun  doğal  varisi ,  farklı  dinlerden ,  farklı  dillerden ,  farklı  ırklardan  yepyeni  bir  millet  yaratma  aşkıyla  yanıp  tutuşan  kudretli  hükümdar  .  Uçsuz  bucaksız  ovalarda  at  koşturan  ordular .  Kılıç  sesleri  ,  savaş  naraları  ,  korku  çığlıkları  .  Ardı  ardına  düşen  şehirler ,  ardı ardına  yıkılan  devletler  ,  ardı  ardına  el  değiştiren  kaleler .  Kırkdokuz  yaşında  dünyaya  nam  salmış  bir  hükümdar  .  Ve  değişmez  kader .  Akşama  kavuşan  gün .  Ecel  şerbetini  içen  insan  .  Ve  Fatih  Sultan  Mehmet ' in  şüpheli  ölümü  .  Ve  onun  iki  şehzadesi  .  İkiye  bölünen  saray  ,  ikiye  bölünen  devlet  ,  hiçbir  şeyden  haberi  olmayan  bir  halk  .   Ve  iki  şehzadenin  kanlı  boğazlaşması  sürerken  saray  odasında  unutulan  Fatih  Sultan  Mehmed  Han'ın  cansız  bedeni...

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Aşk ve Çocuk - Maeve Binchy



Aşk  ve  Çocuk  klasik  Maeve  Binchy  romanlarından biri .  Yazar  birbirinden  farklı  özellikteki  karakterleri  ustalıkla  bir  araya  getirerek  ,  bizlere  son  derece  keyifli  ve  sıcacık  bir  roman   sunuyor  .  Dublin 'de  küçük  bir  mahallede yanyana  evlerde  yaşayan  komşular  arasındaki  bağlılık ,  yardımlaşma  ve  sevginin  gücüne   tanık  olurken  çok  etkilenecek  ,  bitirene  kadar  kitabı  elinizden  bırakmak  istemeyeceksiniz  . 

Kitaptan  kısa  bir  alıntı :
Sadece  bir  gece  geçirdiğim  halde  ,  kendimi  yıllardır  bu  ülkede  yaşıyormuş  gibi  hissediyorum  !
İnsanı  şaşırtan  bir  değişim  anına  denk  geldim  .  Amcam  ,  kapı  görevlisi  olarak  çalıştığı  oteldeki  işinden  atılmış  ,  köpek  gezdirmeye  başlamayı  düşünüyor  ;  karısı  işyerinde  çalışma  saatlerini  azaltmayı  ve  - sıkı   dur  şimdi  - 1500 yıl  önce  yaşamış  bir  azizin  anısına  heykel  dikilmesi  için  imza  kampanyası  başlatmayı  arzuluyor .  Münzevi  bir  tip  olan  evin  oğlu  ,  tam da  bugün  ,  alkolle  gönül  ilişkisini  bitirmeye  karar  verdi  .  Şu  anda  ,  odasında  içki  şişelerini  lavaboya  boşalttığını  duyuyorum  .
Buranın  sessiz  ve  sakin  bir  yer  olacağını  neden  düşündüm  ,  Betsy ? Hayatta  bir  şey  mi  keşfettim ,  yoksa  çok  az  şey  öğrenip  hiçbir şey  anlamadan  dünyayı  dolaşmaya mı  mahkumum?
Sevgiler , Emily . 

30 Nisan 2012 Pazartesi

Günlerin Getirdiği - Isabel Allende



Isabel  Allende  ,  bu  kitabında  ,  ailesinin  öyküsünü  ,  kızı  Paula'nın  ölümünden  alıp  2007   yılına  kadar  getirerek  tüm  içtenliğiyle  anlatıyor  ;  bütün  aile  sorunlarının  ,  boşanmaların  ,  barışmaların  ,  yerleşik  toplum  kurallarına  ters  düşen  olayların  ,  aşkların  ve  ayrılmaların  arasında  aynı  zamanda  kendi  başarılarını  ve  acılarını  ,  ilham  perisinin  peşinden  dünyanın  uzak  yerlerine  yaptığı  yolculukları  ,  hem  aşklarını  hem de  mizah  duygularını  yitirmeden  pek  çok  tehlikeyi  atlatan  ,  artık  olgun  bir  yaşa  gelmiş  bir  erkek  ile  kadının  aşk  hikayesini  gözler  önüne  seriyor  .  Yazarın  hem  kızının  ölümünü  hem  ailesinin  ve  Şili 'nin  öyküsünü anlattığı  Paula  adlı  kitabında  keşfettiğimiz  ve  Ruhlar  Evi 'ndeki  kahramanların  çocukları  olan  bu  modern  aile  ,  sevgi  ve  bağlılıkları  sayesinde  bütün  çatışmaların  üstesinden  gelerek  bir  arada  kalmayı  başarıyor . (  Arka  kapak  )

İlk  defa  Ruhlar  Evi  adlı  romanıyla  tanıyıp  sevdiğim  Şili 'li  yazar  Isabel  Allende 'nin  bu  romanını da  keyifle  okudum .  Zaman  zaman  duygulanıp  ,  zaman  zaman  gülerken  ;  evlatlarına ,  torunlarına ,  ailesine olan bağlılığına   ve  yüreğindeki  insan  sevgisine  hayran  kaldım  . 


16 Nisan 2012 Pazartesi

İncir Kuşları - Sinan Akyüz



Çok  yakın  bir  geçmiş  ,  1992  yılı  Balkanlar ' da  çıkan  savaş  ,  tüm  dünyanın  gözü  önünde  yaşanan  bir  soykırım  ,  bu  trajediye  seyirci  kalan  Birleşmiş  Milletler  ,  Bosnalı  kadınların  yaşadığı  korkunç  dram  ,  açlık  ,  pislik  ve  güzeller güzeli  Boşnak  kızı  Suada 'nın  tamamiyle  gerçeklere  dayanan  inanılmaz  öyküsü .   

Konusu  Alexandra  Cavelius ' un  romanı  Leyla ' yı  andıran  İncir  Kuşları 'nı  okurken  derinden  sarsılacak  ,  üzülecek  ve  gözyaşlarınızı  tutamayacaksınız  .  Yine  de  gerçekleri  bilmek  adına  okumanızı  tavsiye  ederim .

Kitaptan  kısa  bir  alıntı :
Neden  Allah 'ım ?  Bu  genç  yaşta  neden  bu  kadar  şiddeti  ve  kederi  içime  üfledin ?  Oysa  ben  kendimi  çok  inançlı  ve  cesur  sanırdım .  Beni  hiçbir  şey  korkutamaz  derdim .  Şimdi  şu  halime  bak !  Bilmediğim  bir  yerde  ,  gözleri  dönmüş  ,  aç  hayvanlar  gibi  kudurmuş  insanların  ellerinden  kaçıp  kurtulmaya  çalışıyorum .  Neden  Allah' ım ,  neden  bana  bu  genç  yaşımda  hayatı  erken  öğrettin ?
Baştan  aşağı  titriyordum .  Yaşlı  gözlerimi  ellerimin  arasına  gömüp  bir  an  ölümü  düşündüm .  Kim  bilir ,  şimdi  ne  kadar  güzeldir  ölüm .  Kahverengi  toprakta  huzur  içinde  uyumak  ,  başının  üzerinde  hafifçe  esen  yelin  kuru  otlar  arasında  çıkardığı  hışırtıyı  dinleyip  hoş  bir  seda  bulmak ... Ve  herşeyden  önemlisi  ,  içinde  bulunduğun  anı  unutmak  ,  hayatı  ve  bu  hayatta  yaşayan  günahkar  insanları  bağışlamak...   

9 Nisan 2012 Pazartesi

Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah



Kış  boyunca   arkadaşlarım  ,  çevremdekiler  Kristin  Hannah  romanlarını  okudular  :  Ateşböceği  Yolu  ,  Kış  Bahçesi  ,  Gerçek  Renkler .  Bense  sıranın  yeni  gelmesiyle  Ateşböceği  Yolu 'nu  elime  aldım  ve  bitene  kadar  bırakamadım  .  Hemen  yazarın  diğer  kitaplarını da  alıp  okuma  sırasına   koydum  ,  zamanı  gelince  okuyacağım  . 

Ateşböceği  Yolu  ;  dostluğun  ,  ailenin  ,  sevgi  ve  sadakatin  öneminin  çok  güzel  anlatıldığı  bir  kitap .  Kitapta  bir  yandan  dostlukları  yaklaşık  otuz  yıl  öncesine  dayanan  iki  kadının  çarpıcı  hikayesi   akıcı  bir  dille  anlatılırken  ,  diğer  yandan  70 'li  yıllardan  günümüze  moda  şarkılar  ,  kıyafetler  ,  saç  ve  makyaj  stilleri  gibi  nostaljik  detaylara  da  yer  veriliyor  .  Fikir  vermesi  açısından  kitaptan  birkaç  alıntı  :

Onlara  Ateşböceği  Yolu  kızları  derlerdi .  Onlar  tanışmadan  önce  bu  yol  hiçbir  yere  çıkmıyordu  sanki ;  adını   dünyanın  bu  sarp  mavi  ve  yeşil  ucunda  hiç  görünmeyen  bir  böcekten  alan  bir  taşra  yoluydu  .  Sonra  o  yolu  birbirlerinin  gözleriyle  görmeye  başladılar  . Yamacın  başında  yanyana  durduklarında  ,  günün  birinde  gidecekleri  bütün  o  yerleri  görürlerdi  .  Geceleri  yanyana  olan  evlerinden  sıvışıp  o  yolda  buluşurlardı  .  Aşırdıkları  sigaraları  içer  ,  bağıra  bağıra  "Billy  ,  Don't  Be  Hero " şarkısını  söyler  ve  birbirlerine  herşeyi  anlatırlardı  .  Artık  onları  tanıyan  herkes  için  TullyileKate  olmuşlardı  ve  otuz  yıldan  daha  uzun  süre  bu  arkadaşlık  yaşamlarının  hasar  geçirmeyen  bölgesi  olmuştu :  Güçlü  ,  dayanıklı  ,  güvenilir .

Hayat  hikayeni  yazmanın  komik  tarafı  da  bu  işte  .  Önceleri  tarihleri  ,  zamanları  ve  isimleri  hatırlamaya  çalışıyorsun  .  Sanıyorsun ki   hayatın  sadece  olaylardan  ibaret  ,  geriye  dönüp  baktığında  sadece  başarılarını  ve  başarısızlıklarını  ,  gençliğinin  ve  orta  yaşlarının  önemli  tarihlerini  hatırlayacağını  düşünüyorsun  .  Ama  hiç de  öyle  değil  aslında .
Sevgi  ,  aile  ,  kahkahalar  .  Sadece  bunlar  kalmış  aklımda  .    Hayatımın  çok  büyük  bir  bölümü  boyunca  elimden  geleni  yapmadığımı  ya da  yeterince  fazla  şey  istemediğimi  düşündüm  durdum  hep .  Herhalde  aptallığımı  bağışlarsınız  .  Çok  gençtim  o  zamanlar  .  Çocuklarımın  onlarla  ve  kendimle  ne  kadar  gurur  duyduğumu  bilmelerini  istiyorum  .  İhtiyacımız  olan  herşey  bizdik  aslında  ;  siz  ,  babanız  ve  ben  .  Hayatım  boyunca  istediğim  herşeye  sahiptim  . 
SEVGİ .
Aklımızda  bir tek  bu  kalacak .

2 Nisan 2012 Pazartesi

Prag Mezarlığı - Umberto Eco



Bu  hafta  tanıtmak  istediğim  kitap  ,  Gülün  Adı  romanı  ile  tanıdığımız  Umberto  Eco ' nun  son  romanı  Prag  Mezarlığı .  Kitabı  okumak  biraz  yorucu  gelse de  ,  tarihi  romanlara  meraklı  olduğumdan  ve  o  dönemle  ilgili  bilgi  edinmek  istemem nedeniyle   beğenerek  okudum .

Umberto  Eco ,  2010  yılında  İtalya ' da  yayımlanır  yayımlanmaz  çok  satarlar  arasına  giren  romanı  Prag  Mezarlığı 'nda  ,  çok  renkli  ,  çok  katmanlı ,  çok  kişilikli  bir  dünya  sunuyor  bize  .  Hitler ' in  Yahudi  soykırımının gerekçesini  oluşturduğu  iddia  edilen  Siyon  Bilgelerinin  Protokolleri 'nin  ortaya  çıkışını  ele  alıyor  eserde  .  Dönemin  popüler  macera  romanlarından  gazete  yazılarına  kadar  çok  sayıda  kaynağın  bir  araya  gelmesiyle  oluşan  protokollerin  tarihçesini  ,  o  dönemin  tefrika  romanlarına  uygun  bir  tarzda  ve  tabii ki  her  zamanki  gibi  engin  tarih  ,  edebiyat  ve  popüler  kültür  bilgisini  konuşturarak  romanlaştırıyor .  Üstelik  dönemin  kaynaklarından  seçilmiş  uygun  resimlerle  .  Okurları  tam   bir  karnaval  bekliyor !
( Kitabın  arka  kapağından  alıntıdır .)

26 Mart 2012 Pazartesi

Ustaca Sevmek - Don Miguel Ruiz



Ustaca  Sevmek   ;  sevgi  ,  ilişkiler  ,  korkularımız  ,  inançlarımız  ve  gerçekte  kim  olduğumuz  hakkında  bir  çok  bilgi  aktaran  harika  bir  kişisel  gelişim  kitabı .   Birkaç  alıntıyla  kitabı  sizlere  tanıtmak  istiyorum .

Yaşam  bir  düşten  ibarettir  .  Eğer  sanatçıysak  bizler  sevgi  ile  yaratırız  yaşamımızı  ve  düşümüz  bir  başyapıta  dönüşür .

Yaratma  gücü  sizin  elinizde  .  Gücünüz  öylesine  büyük ki  inandığınız  herşeyi  gerçekleştiriyor .  Ne  olduğunuza  inanıyorsanız  kendinizi  buna  göre  yaratıyor  ,  gerçekleştiriyorsunuz .  Şimdi  olduğunuz  gibisiniz  ,  çünkü  kendinize  ilişkin  inancınız  bu .

İnsanlar  sürekli  bir  yaralanma  korkusu  içinde  yaşıyor  .  İnsanların  birbirleriyle  ilişki  kurması  duygusal  olarak  öylesine  acı  verici  ki  görünürde  hiçbir  neden  yokken  öfkeye  ,  kıskançlığa  ,  üzüntüye  kapılıyoruz  .  Seni  seviyorum  demek  bile  korkutucu  olabiliyor  .  Duygusal  iletişim  acı  ve  korku  dolu  olsa da  ilişkiye  giriyor  ,  evlenip  çocuk  sahibi  oluyoruz .

Her şeyi  yaratan  sevgidir  ,  yaşamdır  .  Korku  bile  sevginin  bir  yansımasıdır  .  Ama  korku  zihinde  var  olur  ve  insan  zihnini  kontrol  eden  de  korkudur  .  Her  şeyi  zihnimizdekilere  göre  değerlendiririz .  Korkuyorsak  algıladıklarımızı  korkuyla  yorumlarız  .  Ama  gözleriniz  sevginin  gözleri  olduğunda  nereye  giderseniz  gidin  sevgiyi  görürsünüz  .  Ağaçlar  sevgiden  yaratılmıştır  .  Hayvanları  ,  suyu  yaratan  aynı  sevgidir  .  Sevgiyle  baktığınızda  kuşlarla  ,  doğayla  ,  bir  insanla  ,  herşeyle  bir  olursunuz  .  Ama  bunun  için  zihninizi  korkudan  arındırmanız  ,  sevginin  gözleriyle  görmeniz  gerekir .

Duygusal  yaraları  iyileştirmenin  yegane  yolu  bağışlamaktan  geçer  .  Zihninizde  affedilmez  bile  olsa  sizi  yaralayanı  bağışlamalısınız  .  Hak  ettiği  için  değil  ,  siz  acı  çekmek  ,  size  yapılanı  her  hatırlayışınızda  kendinizi  bir kez  daha  yaralamak  istemediğiniz  için  bağışlayacaksınız .  Başkaları  size  ne  yapmış  olursa  olsun  ,  kendinizi  sürekli  hastalıklı  hissetmek  istemediğiniz  için  affedeceksiniz .  Kendinize  karşı  beslediğiniz  şefkatten  ötürü  bağışlayacaksınız .

Yaralarımızı  birkez  temizlediğimizde  iyileşme  sürecini  hızlandıracak  güçlü  bir  ilacı  kullanmaya  başlayacağız  .  Bu  ilaç  sevgidir  .  Koşulsuz  sevgiden  başka  ilaç  yoktur  .  Kendinizi  sevin  ,  komşunuzu  sevin  ,  düşmanlarınızı  sevin  .   İyileşme  budur  :  Gerçek  ,  bağışlayıcılık  ,  öz  sevgi .


12 Mart 2012 Pazartesi

Drina Köprüsü - İvo Andriç



Drina  Köprüsü' nde  anlatılan  olaylar  Vişegrad' da geçer .  Vişegrad ,  zamanında  Osmanlı  İmparatorluğu' nun  eyaletleri  olan  Sırbistan  ile  Bosna - Hersek  sınırı  üzerinde ,  doğu  ve  batıyı  birleştiren  Drina  Irmağı  kıyısında  bulunan  bir  kasabadır .  Romanda  Sadrazam  Sokullu  Mehmet  Paşa  tarafından  1577 ' de   Drina  Irmağı  üzerine  yaptırılan  Drina  Köprüsü ' nün   350  yıl  boyunca  tanık  olduğu  tarihi  olaylar  anlatılıyor .   Sırbistan  isyanları ,  salgınlar ,  ırmağın  taşması  sonucu  oluşan  seller ,  halkın  Avusturya  işgali  altında  geçirdiği  yıllar  ,  1912  Balkan  Savaşı ,  1914  I . Dünya  Savaşı ' nın  başlamasına  neden  olan  olayların  yanısıra  ;  Osmanlı  İmparatorluğu  egemenliği  altında  yaşayan  çeşitli  ulusların  aralarında  din  ve  ırk  ayrımı  olmadan  yaşayışları ,  gelenekleri ,  düğün  ve  bayram  kutlamaları  ,  masalları  ,  hikayeleri  çok  sıcak  ve  samimi  bir  dille  anlatılıyor .

Yazarın  kitabın  çeşitli  yerlerinde  sıkça  bahsettiği  gibi  ,  değerli  ve  eşsiz  güzellikteki  bu  köprü  ;  çocukların  etrafında  oyun  oynayarak  büyüdüğü ,  delikanlıların  ilk  bakışma  ,  kavga ,  toplantı  ve  randevularını  yaşadığı ,  orta  yaştakilerin  politika  konuştuğu ,  mevsimin  ilk  kiraz  ve  kavunlarının  satıldığı ,  günün  ilk  sıcak  simit  ve  saleplerinin  getirildiği ,  cenaze  ve  düğün  alaylarının  durup  mola  vermeden    geçmediği ,  şarkı  söylenip  kolo  oynanan  ,  halkın  hayatlarının  vazgeçilmez  bir  parçasıdır .

Drina  Köprüsü  ile  İvo  Andriç  ,  1961  Nobel  Ödülü' nü  kazanmıştır .  Satır  aralarında  hayata  dair   incelikle  işlenmiş  dersler  bulacağınız  ,  sevgi  dolu  ve  harika  anlatımıyla  unutamayacağınız  bu romanı  okumanızı  kesinlikle  tavsiye  ederim .


Romanın  ana  kahramanı  Drina  Köprüsü ' nün  bugünkü  görüntüsü

5 Mart 2012 Pazartesi

Gümüş Yıldönümü




Gümüş  Yıldönümü ,   daha  önce  Yalnız  Kadınlar  Sokağı ,  İtalyanca  Aşk  Başkadır  ve  Bir Dilek Tut Benim İçin  isimli  eserleriyle  tanıdığımız  Maeve  Binchy 'nin  bir  diğer  kitabı .   Yazarın   Yalnız  Kadınlar  Sokağı  ve  Bir  Dilek  Tut  Benim  İçin  isimli kitaplarını  daha  çok beğensem de  ,  Gümüş  Yıldönümü  akıcı  ve  sevgi  dolu  anlatımıyla  ,  usta  diyaloglarıyla  sıkılmadan  keyifle  okuduğum  bir  kitap  oldu  . 

Kitapta  ,  evliliklerinin  25.  yıldönümünü  kutlamaya  hazırlanan  Doyle  çiftinin  hikayesi  anlatılmakta .  Gümüş  yıldönümü  kutlamasına  çiftin  25  yıl  önceki  düğün  törenine  katılan  aile  üyeleri  ve  arkadaşları  davetlidir  .  Kızları  Anna  bu  kutlamayı  organize  eder .  Ailesinin  yanından  ayrılıp  uzak  bir  çiftlikte  yaşamını  sürdürmeye  başlayan  ve  bu  tip  kutlamalardan  nefret  eden  oğulları  Brendan  ,  acaba  kutlama  için  ailesinin  yanına  gelecek  midir ?  Çiftin  diğer  kızı  Helen  ' in  rahibe  olmayı  istemesinin  ardındaki  sır  nedir  ve  bu  sır  ortaya  çıkacak   mıdır ?   Çiftin  eski  dostlarından  Frank  ve  Maureen  yıllar  sonra  bu  kutlama  sayesinde  bir  araya  geldiklerinde  aralarında  neler  yaşanacaktır  ?  Çiftin  bunca  yıldır  pürüzsüz  sandıkları  evlilikleri  ile  ilgili  gerçekler  nelerdir  ? Doyle  ailesi  dağılacak  mı  yoksa  bu  kutlama  onları  birleştirecek  midir  ?

Gümüş  Yıldönümü 'nde  ,   yukarıdaki  sorulara  cevap  olacak  birbirine  bağlı  altı  kişinin  hikayesi  anlatılıyor  .